Sehirden Kacıs…
İçindeyken pek farkına varamıyoruz ama bu şehr-i İstanbul tüm güzellikleri ile birlikte insanı için için yiyen bir canavara dönüşüyor zamanla… Şehrin tüm kılcal damarlarına kadar işlemiş olan görüntü, gürültü ve hava kirliliği yetmezmiş gibi toplumun hangi kesiminden olursanız olun, mesleğiniz her ne olursa olsun on beş milyonluk şehirde yaşam kavgası bir hayli yoruyor insanı…
Kaçmak değil de ara sıra biraz uzaklaşmak gerek…
En son ne zaman gökyüzüne baktınız İstanbul’da bilmiyorum ama ben bu şehirde yıldızları seyrettiğimi hiç hatırlamıyorum. Herkesin yıldız olmaya çalıştığı bu koca şehre küsen gerçek yıldızlar almışlar başlarını gitmişler. Çocukluğumuzda her gece bakıp bakıp sayısı hakkında çeşitli teoriler yürüttüğümüz yıldızlar, o uçsuz bucaksız gök kafese yaptığımız hayali yolculuklar ve onların ötesinde keşfettiğimiz dünyalar.
Evet hatırlamıyorum en son ne zaman gökyüzüne baktığımı… Yoksa hayal gücüm mü köreldi… yoksa ben de mi, evet bende mi artık hayal kuramıyorum.
Eğer bir fırsatını bulursanız kaçın bu şehirden kısa süreliğine de olsa. Trafiğin, insan selinin, gürültünün ve ışığın olmadığı bir yerlere kaçın ve bulutsuz bir gece de gökyüzünden yıldızları sayın… O zaman görürsünüz çocukluğunuzdan beri neleri yitirmişsiniz hayal dünyanızdan…
Durun ve sakin bir şekilde düşünün. Şimdi ki tüm hayatınızdan ve günlük meşgalelerinizden soyularak, ben ne yapıyorum. Ne için yaşıyorum. Ne olmak istiyordum ve şuan nereye geldim. Muhasebesini yapın hayatın. Mutlaka bulacaksınız hesapların tutmadığı bir nokta. Mutlaka sürüklemiştir hayat sizi istemediğiniz noktalara. Önemli olan telafi edebilinir bir seviyede mi… yoksa işin içinden çıkılmaz bir hal mi almış. Katmadı mı bu hayat bizi de sürüklediği sele… Katletmedi sanki hiç çocukluk hayallerimizi.
Doğru cevabı siz bulacaksınız…
Biraz yardımcı isterseniz akan dere sesleri, kuş cıvıltıları, cılız böcek sesleri, sabahları yakınlarınızda öten bir horoz bu sürece olumlu katkıda bulunur. Bunu göz ardı etmemek gerek. Tabi tatil anlayışınız hala güneye inip ucuz Avrupalı turistlerle birlikte kargaşa içinde güneşlenip denize girmeye çalışma işkencesiyse size diyecek sözümüz yok. Hayatta başarılar.
İşinize gelmedi mi? Siz bilirsiniz. Zaten başkalarının sizin için çizdiği hayatı yaşamaktan memnunsunuz demektir ki saygı duyarız. Herkesin birbirine kazık attığı ve alınan suni makam ve mevkilerle kendini tatmin ettiği yalanlar üzerine kurulmuş dünyada yalancıktan mutluluklar yaşar kendinizi tatmin edersiniz ama huzurlu olabilir misiniz?
Ama şunu unutmayın yeter! Hayat başkalarının hayatını yaşayamayacak kadar kısa.
Gerisi mi?
Boş.
Kamil Mehmet ÖZKAN
Mavi Yolculuk
29 Mayıs 2010 at 09:09internetde olasırken sayfanıza denk geldik ve sayfanızı çok beğendik eğitici ve öğretici keşke herkez sizinkadar doğru düzgün anlaşılır sayfaya sahip olsa sayfanızda mavi yolculuk ve Kiralık tekne adı altında bize yerverdiğiniz için çok tesekkür ederiz ayrıca başarılarınızın devamını dileriz.