Yeni Medya Geliş(me)mişlik Göstergesi(ymiş) (!) Anlamadım…
Uzun süredir yazı yazmıyordum. Aslında söyleyecek çok şeyim var ama başka araçlarla kısa kısa ve anlık bildiriler şeklinde paylaşıyordum düşüncelerimi… Geçen hafta katıldığım akademik bir konferansta öyle sahnelerle karşılaştım ki hem sizlerle paylaşmak istedim hem de bu zihniyetle her platformda “savaşma” isteği uyandı birden.
Yer, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biri. Panel konusu yeni medya.
Toplam 4 konuşmacı var. Biri ben, yeni medya araçlarının reklam ve müşteri deneyimi üzerine etkisinden bahsetmek niyetim.
Yeni medya, eski medya savaşını basılı medya ve twitter güruhu karşılaştırmasına indiren bir sunum sonrasında ülkemin çok değerli (!) akademisyenlerinden biri söz alır.
Efendim yıllardır akademisyenlik yapıp öğrenci yetiştirmektedir kendileri (bunu kendisi vurgulayarak söylemiştir.) Ve bir okulda odası ülkemizin yetiştirdiği en iyi iletişim hocasının yanında yer almaktadır. Ve ondan feyz alarak dinlediği bir sohbetinden şu değerli cümleyi bizlerle paylaşır.
“Yeni medya araçları gelişmemiş toplumlarda daha çok ön plana çıkarken, eski medya araçları daha çok gelişmiş toplumlarda ön plandadır.” Bu öyle bir söz ki buna yorum bile yapılmaz. Yâni efendim biz geri kalmışız ki böyle çıkıp sosyal medyadan hele hele yeni medya araçlarından bahsederiz. Bir üstüne üstelik koca koca akademisyenler otururken ne haddimizedir bir yüksek lisans öğrencisi olarak sunum yapmak hâşâ…
Bir ara kaçıp gitmeyi düşünmedim değil ama çıkıp anlatacağım dedim. Sağolsun Mac kullanmama rağmen sırf problem çıkmasın diye emektar PC’imde hazırladığım sunumumu herşeye rağmen güzide üniversitesitemizin bilgisayarında çalıştıramayınca azalan vaktimle birlikte sunumu zorla yapıp kaçtım. Sonuç beni zaten çok dikkate almadan dinlediler ve neden bahsettiğim hakkında büyük çoğunluğun fikri yoktu.
Çünkü ben onlar gibi öğrenci ve asistanlarıma (ki böyle bir olanağım yok) vize ve final öncesi birer anket verip zorla doldurtarak en fazla 100 kişiyi kapsayan bir araştırma yerine sektörün en büyüğü Turkcell ile birlikte binlerce kullanıcının katılacağı bir araştırma yapıyordum ki hiç akademik değildi. Hem de ben kim oluyordum ki. Akademik ünvanım sadece öğrenci idi.
Çok değerli insanlarla da karşılaştım orada ki onlara teşekkür ediyorum tekrar buradan. Geçenlerde değerli Erhan Erkut hocanın bir konuşmasında Stanford Üniversitesinin oluşturduğu ekonomik sistemi dinlemiştim. ( Türkiye ekonomisinden büyüktü.) Ama karşılaştığım bu manzara ülkemizde üniversitelerin daha çok yol alması gerektiğini gösteriyor.
Yeni Medya kavramını en güzel târif eden hocam İsmail Hakkı Polat ve benim istisnalardan dediğim Erhan Hoca gibi akademisyenlerimize o kadar çok görev düşüyor ki. Yoksa ülke olarak bir trenin daha kaçışını arkadan izlemek zorunda kalacağız. Birçoklarına inat bu bloğun adı yeni medya(cı) olarak kalacak…
Kamil Mehmet Özkan
@kamilozkan
Hasan Tatarlı
05 Aralık 2011 at 12:52Yeni Medya’nın sadece twitter ve facebook olduğu zanneden bir çok kişi var. Yeni Medya’yı sadece bunlar sanan insanlara pek fazla bir şey anlatılamayacağı açıkta. Bugün Amerika’nın Başkan Yard. Türkiye’ye gelip Mısır’da çıkan ayaklanmaların tamamen bir girişimcilik ve yeni medya düzenin olduğunu vurguluyorsa, muhtemelen Amerika Başkan Yard. da Medyadan anlamıyor !!! demektir. O yüzden, seni dinlememeleri de çok kafaya takılacak bir durum değildir. Sizin gibi önü açık, fikirleri açık kişilere, görevi insan yetiştirmek olan akademisyenlerin bu şekilde davranmamaları gerekirdi fakat insan faktörünün olduğu yerlerde bu gibi sorunlar yaşanmakta.
admin
08 Aralık 2011 at 01:06Gerçekten de insanlar bilmedikleri şeylerden korkar denir bu durum da öyle. Öğrenme yerine tehdit olarak algılayıp savaşmaya kalkmalarına şaşırıyorum aslında. Bilginin peşinde koşmaları gerekirken bir yerlere takılıp kalmak çok mantıksız geliyor. Bunu dile getirmekten alamıyorum kendimi. Yoksa akademik dünya veya akademisyenlerle kesinlikle bir problemim olamaz. Bilginin en saf haline onlar ulaşıyor. Benim problemim kronikleşen ve bir gün o yerlerinden olacaklarını bildikleri için paniğe kapılan ama akademisyen olmayıp sadece o vasfı kullanmaya çalışanlarla.
Sabina
08 Aralık 2011 at 13:40Ne yazık ki, böğle bir durum benim memleketim Azerbaycanda daha da kötü. Geleneksel medya bir türlü Yeni Medya kavramını kabullenmek istemiyor, ve de yanlış algılıyor. Yeni medyacılar parmakla sayılır kadar ve çok gençler. Yaşlı kuşak onlardan ögrenmeyi hazm edemiyor ve bunun için de görmezden geliyor, önemsemiyor. Akademisyen alandaysa Yeni Medya öğrenimine yeni başlanıldı. Şimdi alakasız akademisyenler Yeni Medyanın dersini vermeye can atıyor. Bizim gibi gencler ileri geçtiyindeyse “siz kimsiniz, deneyimsizsiniz” diye yargılıyorlar.
Ama bizim de zamanımız gelicek, sadece çok doğru yazmışsın bu işi bilenler susmamalı toplumu daha da bilgilendirmelidir.
admin
11 Aralık 2011 at 22:40Çok haklısın Sabina, yeni yazımda da bu konuya değindim. Birileri sen, ben, biz oluyoruz aslında. Dediğim gibi az da olsa istisna hocalar ve sektörde akıllı girişimciler öğretecek bunları…
ali kemal ergelen
12 Aralık 2011 at 13:20bir iletişim mezunu olarak bu durumdan çok rahatsızım.
belki bir gök taşını çarpıp bu dinazorları yok etmesi gerekiyor ki bence yakındır.
onların gök taşı biz olacağız başka yolu yok.
admin
12 Aralık 2011 at 20:41Zaten biz de bunu yapamazsak, yine büyük tren gitmiş, arkasından da bakmış olacağız. Yazık ki potansiyal büyük ama harekete geçirecek güç simdilik az.
Işıl Yılmaz
12 Aralık 2011 at 21:32Mehmet’çim,
Sunumun her ne kadar sıkıntılı olmuş olsa da benim oldukça ilgimi çekti. Nedense İstanbul dışındaki şehirlerde bu konuda çok sıkıntılar yaşanıyor. İzmir’de yaşayan biri olarak düşüncelerine içtenlikle katılıyorum ve sözlerime İbrahim Tatlıses’ten bir kuple ile son veriyorum: “İzmir’de yeni medya konusunda çalışma yapıldı da biz mi katılmadık?”
admin
12 Aralık 2011 at 21:51Çok teşekkürler Işıl.
Aslında sıkıntı İstanbul’da dahil her yerde var. Sen ve senin gibiler İzmir’den, bizde İstanbul’dan böyle zihniyete karşı durursak biraz geçiş süreci daha da hızlanır. İzmir’de yeni medya konferansı yoksa hem sen düzenle, Neden olmasın. Ben de elimden geleni yapmaya hazırım 🙂
Hakan Şık
13 Aralık 2011 at 17:59Selamlar,
Deneyimlerinizi paylaştığınız için teşekkürler. Bu mantıkta çok fazla akademisyen var ne yazık ki, birçoğu da değerli insanlar aslında. Ya değişecekler, ya da değişime seyirci kalacaklar.
Biz neler yapabiliriz bu anlamda, bilemiyorum. Doğru bildiğimiz şeyleri yapmaya devam edebiliriz.
Bu anlamda farkındalık yaratmak adına birşey yapmaya karar verirseniz, +1.
Saygılar.
admin
14 Aralık 2011 at 14:11Kesinlikle katılıyorum. Aslında birçoğu çok değerli büyüklerimiz ama neden yeniliğe bu kadar kapalılar anlamış değilim.
Bizleri onların teşvik etmesi gerekirken neden biz onlara birşeyler anlatamamaktan dert yanıyoruz.
Dediğiniz gibi biz doğru bildiğimiz şeyleri yapmaya, bunu her platformda dile getirmeye başladığımızda işler yoluna girmeye başlayacaktır diye düşünyorum.