Başarısızlık Rehberi: Tedaviyi Kabul Etmemek!
“Dünya’da şuan sınırsız bilgi herkesin erişiminde. Herkes zaten herşeyi biliyor. Bizim asıl istediğiniz bugüne kadar yapılmamış olanı yaparak bize fark kazandırmak.” “Bu işin (e-ticaret) A, B, C’si belli. Nerede hata yapabiliriz ki, hem düşe kalka kuracağız bu sistemi.” Geçemlerde e-ticaret kanalını yeni kurmaya çalışan bir firmaya yardım için gittiğimde yukarıdaki sözlerle aslında benim onlar için yapmaya çalıştığım şeye ihtiyaçlarını olduğunu belirtmeye çalışıyordu.
Doktorlar tedaviye başlamadan önce hastalıkları teşhiş ederler. Bu tedavinin en zor aşaması değildir. En zor aşama hastaya, hastalığını kabul ettirmektedir. Danışmanların görevi de şirketlerin zaten devam eden günlük faaliyetleri gözlemleyerek hasta oldukları noktaları teşhiş etmektir. Buradaki en büyük zorluk bulunan yanlışları, sorumlu oldukları organlara (pazarlama, İK, yönetim vs.) kabul ettirmektir. Genelde öyle hemencecik yapılanların hata olduğunu kabul etmek istemezler.
Akşama kadar süren yoğun maratonları kendileri koşmaktadır. Gerektiğinde ofiste sabahlayıp şirketi bir yere getirmişlerdir. Onlar koydukları sermayenin veya aldıkları maaşın hakkını sonuna kadar vermektedir. Br danışman kim oluyorda gelip dışarıdan gözlemle onlara eksiklerini, yaptıkları şeylerin yanlış olduğunu söyleyebilir ki… Buna nasıl cüret eder? Kendini kim zannetmektedir?
Böyle düşünenler aslında günlük koşuşturma içerisinde gözlerinden kaçırdıkları ufak noktaların ölümcül süreçlere yol açtığının, görevlendirdikleri kişilerin dikkatsizce bir davranışının şirketin imajına yaptığı tahribattan habersizdir. Yapılacak ufak düzenlemelerle satışlarının artacağına inanmak yerine milyonlar vererek hiç bir rakibinde olmayacak bir üretim sistemini kurarak, satış ve karlılıklarını arttıracaklara inanmak onlara çok daha mantıklı gelir. Danışmanlara verilen para genelde çöpe atılan hazine olarak görülürken, onlara hiçbirşey kazandırmayacak bir yeniliğe verilecek milyonların üzerine şampanya patlatarak kutlamak çok daha keyifli bir eylemdir bu insanlar için.
Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere sınırsız bilgi var. Beyfendiye sonuna kadar katılıyorum. Ama bu bilgilerin hangisi gerekli? Hangisi daha faydalı? Bu kadar bilgi arasından aradığınızı nasıl bulacaksınız? Bunu uzman değilseniz nasıl kullanacaksınız? En önemlisi bunları yapmaya vaktiniz var mı?
Kamil Mehmet ÖZKAN
01.10.2012
Aydın Karadöller
02 Kasım 2012 at 15:52Yıllarca aynı mücadeleyi vermiş biri olunca, sözlerinize hak vermemek elde değil, daha söylenecek o kadar çok şey var ki.. Uzman, Danışman, Bir bilen olduğunuzda bu ülkede daima ne yaptı ki-bunu bizde biliyorduk vb. laflarla karşılaşmadık mı, ben bunun temel sebebi olarak ezbere dayanan eğitim sistemini suçlu buluyorum, ancak, araştırmasını bilen insanlar yarattığımızda, bilginin değerini anlayan toplum haline gelebiliriz, bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeliyiz belki bizden sonraki kuşaklar emeklerimizin faydasını görür demekten başka yapacak bir şey yok.
Saygılarımla
admin
02 Kasım 2012 at 16:02Aydın Bey, eğitim sistemi ile ilgili eleştirilerinize katılmamak elde değil. Ezbere dayatılan bir eğitim sonrasında iş hayatına atılan birinin araştırılarak elde edilmiş bilgiye vereceği kıymet çok düşük oluyor. Özellikle günümüzde bilgi sınırsız ve heryerde. Önemli olan öğrenmeyi öğrenme ve analiz etme yeteneklerinin öğrencilere aşılanması iyi bir gelecek yatırımı olacaktır. Saygılar.