Yerli Telefon, FATİH, Kodlama ve Toplumsal Dönüşüm
Dün ilk yerli telefon üretileceği haberi verildi. Bence tarihi bir andı. İlk cep telefonu kullanmaya başladığımda, 90’lı yılların sonlarında, ortaokul (şimdilerde öyle bir okul da kalmadı:) okuyordum. O zaman düşünmeye başlamıştım. Neden Türk markası bir telefon yoktu? Neden Türkiye’de cep telefonu üretilmiyordu. Yıllar sonra, ülkemizde böyle teknolojiyi üretecek altyapının henüz oluşmadığı, geliştirmek için yeterince para harcayabilecek durumda olmadığımızı, teknolojik gelişmişlik ve ar-ge harcamaları konusunda yaptığım tez araştırması ile anlayacaktım. Ama aradan çok sular aktı ve şimdi üretilecek ilk yerli telefondan bahsedecek duruma geldik.
Daha önce de yazmıştım. Türkiye, tüm öğrencilere tablet dağıtmayı da kapsayan F.A.T.İ.H. projesi ile önemli bir teknolojik atılım gerçekleştirme adımı attı. Proje hakkıyla uygulandığında bunun ülkeye, ekonomiye, sosyal hayata katkısı sanılandan çok da büyük olacaktır. Ama şunu belirmeden geçemeyeceğim,daha önce de yazdım, iş öğrencilere cihazı dağıtmakla kalmıyor. Tablet cihazlar, akıllı tahtalar sadece araç. Önemli olan bu araçları kullanarak bilgi, teknoloji üretebilecek zihinler yetiştirmekte. Şuan ki Türkiye’nin eğitim personeli buna ne kadar hazırlıklı veya bu onları bu yeni eğitim biçimine hazırlamak için neler yapılıyor cidden merak içerisindeyim. Mesela sınava girerken dağıtılan cihazların Google’a erişimini engellemeye mi kalkacak öğretmenler, yoksa wi-fi’dan ödevlerini paylaşmayı mı yasaklayacaklar… Yoksa ödev kavramı mı değişecek. Eğitim yöntemlerimizin de temellerini sorgulama vakti geldiğini düşünüyorum.
Her türlü bilgi, belge, içeriğin dijitalleştiği bir çağda yaşıyoruz. Eğer bu büyük dönüşüm çağına ülkece ayak uydurmak istiyorsak biraz daha fazlasını yapmamız lazım. Cihaz üretebilir konuma gelmek mükemmel. Ama bu cihazlara içerik üretecek ne kadar yazılımcımız var. Yeterli mi? Türkiye’de çok kaliteli yazılım firmaları, global şirketlerde çalışan çok başarılı yazılımcı var ama bunların sayısı yeterli değil. Daha fazla olmalı. Daha fazla kişi kod yazabilir hale gelmeli.
Eskiden işe kolay girebilmek için İngilizce başta olmak üzere birçok yabancı dil bilmek gerekliydi. Günümüzde artık yabancı dil bilmek zaten normal, olmazsa olmaz konumunda. Her geçen gün birbirine bağlanan cihazlar sayesinde (2020 yılında 50 milyar cihaz birbirine bağlı olacak) ileride kodlama bilmeyenlerin iş yapamaz konuma gelmeleri söz konusu olacak. Şimdi asıl derdime gelecek olursak, neden okullarda öğrencilere tablet cihazları dağıttıktan sonra müfredata kodlama dersi konmasın. Öyle göstermelik falan değil. Sayısal yeteneği olan bir öğrencinin daha ilkokul çağlarından kodlamaya başlamasını bir düşünün. Yabancı dil önemli bir donanım. Olmazsa olmaz. Kodlama da 10 yıl sonraki dünyada olmazsa olmaz olacaktır. Neden çocukları geleceğe hazır bireyler olarak yetiştirmeyelim ki…
Ülkemizde kodlama yapması beklenen kesim bilgisayar mühendisliği bölümlerindeki müfredat ve eğitim yöntemleri hakkında hiç de iyi duyumlar almıyoruz. Kimseyi karalamak istemem ama bir şeylerin yanlış, eski yöntemlerle, çağ dışı yapıldığı ortada. Neyse ki artık öğrenmek için okul sıraları olmazsa olmaz değil. Dijital çağ pek çok alanda dönüşümü yaşarken eğitim de en çok etkilenen başlıklar altında. bir önceki yazımda TED üniversitesinden ve Open Course programından bahsetmiştim. Kod öğrenmek isteyenler için ise; Codecademy, Skillshare, Treehouse, Code School, Learn Code The Hard Way, Udemy, General Assembly, Udacity vs. gibi uzayıp giden pek çok kaynak mevcut. Girip sıfırdan, çok iyi bir kodlayıcı öğrenebilir hale geliyorsunuz. Dünyanın öbür tarafındaki sınıf arkadaşlarınızdan istediğiniz zaman takıldığınız noktalarda yardım alabiliyorsunuz.
Code.org’un kurucuları Ali ve Hadi Patrovi’nin Amerika’daki işsizliğe ve yeni iş kollarında oluşacak kalifiye eleman eksikliğine dikkat çekmek için Bill Gates, Mark Zuckerberg ve diğer popüler kod dahilerini bir video’da ünlü bir yönetmenle buluşturarak gençleri kod yazmaya teşvik etmeyi planlıyorlar. Ülkemizde de bu tarz kampanyaların yaygınlaştırılmasını ümit ediyorum.
Telefon meselesine geri dönecek olursak, Türkiye sahip olduğu genç ve görece kalabalık eğitimli nüfusu ile dijital çağa ayak uydurabilecek en temel ve değerli kaynağa sahip. Sadece gerekli araç ve eğitim sağlanarak dijital ürünlerin üretip dünyaya satabilir konuma gelebilir. Yerli telefon sadece bir başlangıç olmalı. Bu üretilen telefona zengin içerik sağlayacak yazılımlar geliştirilmeli. Okullarda öğrencilere tabletler dağıtıldıktan sonra onları hayata en güzel şekilde hazırlayacak içerik de üretilmeli. Yoksa mevcut kitapları PDF olarak tarayıp, etkileşimsiz, eski usul, ezbere dayalı içerikleri sunmak elde edilen büyük toplumsal dönüşüm fırsatını boşa harcamak olur. Tüm bu altyapıyı sağlaması gerekenlerin, öncelikle yeni çağın bireyini ve gereksinimlerini de anlaması gerektiğini de belirtmek gerekiyor.
Kamil Mehmet ÖZKAN
No Comments