Üzgünüm Yayıncı, Artık Öyle Değil!
Geçenlerde bir toplantı yaptığım Türkiye’nin önde gelen yayın evlerinden, 500 den fazla kültürel yayın basmış, birinin sahibi “ Ben e-kitap konusunda telif vermiyorum. Takip edemiyor, açıkçası bu alanı bilmiyorum.” dedi. Bu cümlede üç yanlış vardı ve en büyüğü bu alanı o yayıncının bilmemesiydi. Faaliyet gösterdiğiniz alandaki gelişmeleri takip etmezseniz Brain Solis’in meşhur tabiri ile gelişmelere adapte olamıyorsanız ölmeye mahkumsunuz.
Bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturduğum da sevgili hocam İsmail Hakkı Polat’ın Twitter’da paylaştığı bir haberle karşılaştım. İngiltere’de ilk defa Online müzik servislerine ödenen telif ücretleri, radyolara ödenen telif ücretlerini geçmişti. TV içerik üreticileri bu dönüşümle uzun süre mücadele etmeye çalıştıktan sonra direnmeyip adapte olmaya başladılar. Online ortamda içeriklerini pazarlamaya, TV’de kaybettikleri reklam pastasının burada geri kazanmaya çalışıyorlar. Bu da bir gelişme.
Amazon’da satılan kitapların büyük kısmını dijital kitaplar oluşturuyor. Yayıncılar için online kitap yayınlama platformu da var. Yine Apple tarafına baktığımızda iBook Store’un içeriğini zenginleştirmek için büyük yayıncılarla anlaşmalar yapıyor, herkesin sürükle-bırak presibi ile kitap hazırlayabildiği yazılımı ücretsiz sunuyor. Android tarafında ise Google, Play Book Store ile geniş bir kütüphaneyi kullanıcılarına sunmuş durumda.
Ülkemizde ise dijital kitap konusunda geriden geliyor. Bu alanda İdefix öncü ama hem kitap seçeneği, hem de okunacak cihaz konusunda bir problem var. Bir Kindle satın aldığınızda İdefix’den satın aldığınız kitapları oraya aktarma konusunda takla atmanız gerekiyor. Turkcell ve Ttnet bu alanda sanal mağazalarını ve mobil uygulamalarını yayınladılar ama hem kitap seçeneği, hem de mobil uygulama içinde kitap satın alma seçeneğinin sunulmaması büyük problem.
Gutenberg’in matbaayı bulmasıyla başladığı kabul edilen basılı yayıncılık yüzyıllarca önemli iletişim aracı olmuştur. Bireyler arası iletişimde ve kitlesel iletişimde kullanılmıştır. Elektrik ve sonrası dönemde ses iletimi yaygınlaşmış, radyolar kitlesel iletişimde, telefon da kişisel iletişimde önemli rol oynamıştır. Daha sonra görüntü iletimi teknolojisi ile televizyon kitlesel iletişimde önemli araç olmuştur. Bu özetin ardından içinde bulunduğumuz çağ, yazılı, sesli ve görüntülü içeriğin, iletişim araçlarının dijitalleştiği, birbirinin içine girdiği, yakınsadığı, bir çağ. Birbirimizle yine yazı yazırak iletişim kuruyoruz ama kağıda değil, Facebook profil sayfamızda veya Twitter’da yapıyoruz. Bunu yaparken sadece kişisel veya kitlesel mecra seçebiliyoruz.
Bu özetin ardından kağıt fanatikleri, özellikle ülkemizde yayıncıların bu dijital çağı yakalamasını geciktirmektedir. Buarada kastım basılı kitap alıp okuyanlar değil. Benim de geniş diyebileceğim ve basılı kitaplardan oluşan bir kütüphanem var ve ev veya ofis dışına çıkacaksam yanıma mutlaka basılı bir kitap alırım vakit bulduğumda okumak için. Ama aynı zamanda Kindle cihazını da yanıma alırım açıp okuyacağım, sunumlarda kaynak göstereceğim veya bir şekilde kullanacağım yüzlerce kitabı da yanımda bulundurmak için. Burada sıkıntı bilmediğinde korkmaktır. Öğrenmekten korkmaktır. Bunu yapanlarında öğrenme aracı olan kitapları basan yayıncılar olması büyük çelişkidir.
Bu konuyu ne zaman bir yerde açsam, hemen ama kağıdın da verdiği duygu farklı diye bir karşıt görüş mutlaka sunuluyor. Bunu kimse inkar etmiyor. Ama her geçen gün farklı bir alanı önüne katıp giden bir dönüşümden bahsediyoruz. Sonsuz bilginin herkes tarafında erişilebilir olacağı bir ortamdan bahsediyoruz. Bu dönüşüme ayak uyduramayanlar, direnmeye çalışanların da yok olduğu bir ortamdayız. Ülkemizde yayıncılık sektörünün de bilmiyorum o yüzden yapmıyorum deme gibi bir lüksü yok. Öğrencilerin tabletten eğitim göreceği bir dünya’da gidip kitap almarını bekleyemezsiniz.
Kamil Mehmet ÖZKAN
3 Comments