Bu Hafta Okuduklarımdan Aklımda Kalanlar 2 – (29. Hafta)
Geçtiğimiz hafta (28.Hafta) yeni bir yazı serisine başlamıştım. Dönüp baktığımda hem okuma şansı olanlar için faydalı olmuş. Hem de konuları öğrenme konusunda bana faydası çok büyük olmuş. Ne de olsa Richard Feynman da bir konuyu öğrenmek için öğretmeye çalışmamızı önermiyor mu?
Bu hafta bayram tatili haftasında okuduklarımdan notları da derliyorum. Umarım benim için olduğu kadar günün birinde bu yazı ile karşılaşmış olan sizler için de faydalı notlar olurlar.
Google Pandemi Sonrası Alışveriş Alışkanlıklarını İnceliyor
Alışveriş bilimini Google icat etmediyse bile son yıllarda en büyük katkıyı yaptığı kesin. Bir arama motorundan çok ötede veri, yapay zeka ve makina öğrenmesi temelli servisler şirketi olan Google alışveriş konusunda da elindeki yetenekli kadrolar ile önemli çalışmalara imza atıyor.
Geçtiğimiz hafta Mikro Anlar (Micro Moments) kavramından bahsetmiştik. Bu hafta ise yeni bir raporuna odaklanacağız.
Google pandamı sonrası dönem için 2 farklı senaryoda gelecek öngörüyor. İlki ufak kırılmalarla birlikte alışacağımız ve son 1,5 yıldır ağzımızdan düşmeyen yeni normal (New Normal). Ikincisi ise pandeminin devam ettiği, farklı ülkelerin farklı boyutlarda etkilenmeye devam ettiği bir kabus senaryosu.
Tabi konulara bakış açısı alışveriş alışkanlıkları üzerinden. Olayı farklı boyutlara çekmenin alemi yok. Asıl önemli soru şu; Pandemi sonrası tüketicilerin alışveriş alışkanlıkları pandamı öncesine göre değişecek mi? Yoksa yeni alışkanlık kalıpları yeni normaller mi ortaya çıkacak?
Alışveriş bilimine katkı derken gerçek anlamda diyorum. Google’ın son yıllarda ortaya koyduğu en önemli kavramlardan biri çizgisel olayan alışveriş yolcuğu süreci olsa gerek.
Günümüz modern tüketicisi bir alışveriş kararı vermeden önce onu harekete geçirecek tetikleyici ortaya çıktıktan sonra alışveriş yapana kadar geçen süreçte Google’ın “Messy Middle” dediği hem ürünü keşfetme hem de araştırıp değerlendirme süreçlerinin içine geçtiği bir süreçten geçiyor.
Bu esnada web sitesi, sosyal medya kanalları veya inceleme siteleri gibi mecralarda ürünün detaylarını keşfederken bir yandan da önceki alışveriş yapanların yorumlarını okuyarak, değerlendirme videolarını izleyerek, karşılaştırma sitelerine bakarak ürünü değerlendirmeye çalışıyor.
Bu evrede her şey çok karışık. Toz bulutu denilebilir 🙂 Eğer bir lovemark değilseniz, sizi sorgusuz sualsiz tercih edecek geniş kitleleriniz yoksa ürün ve hizmet iletişimi yaparken tüm yönleri ile ele alıp içerik stratejinizi buna göre optimize etmeniz gerekiyor. Tabi ki sadece içerik üretmek de yeterli değil. Memnun ve sizin hakkınızda olumlu yorum ve inceleme yapacak kitleler de oluşturmanız lazım.
İşte bu yüzden pazarlama dediğimiz kavram ürün veya hizmetin üretilme fikrinden başlayıp satış sonrası destek dahil tüm adımları kapsar. Pazarlamayı bu şekilde ele alan firmaların başarılı olup sadece reklamlarını veya Türkiye’deki genel yanlış kullanımını ile satış kanallarını yöneten birimlere ad olarak konumlamakla olmuyor.
Müşterimiz tüm bu değerlendirme ve keşfetmek döngüsü sonrasında sizi satın almaya çalıştığında ise bu sefer satın alma deneyimi devreye giriyor.
Günümüzdeki deneyim odaklı pazarlama ve marka yönetimi çalışmalarında müşteriler ile markaların temas ettiği noktaları tespit etmek ve o temas noktalarındaki deneyimi iyileştirmek en etkili yollardan biri. Google da perakende sektöründeki öne çıkan temas noktalarını incelediğinde arama motorunun en etkili temas noktalarından biri olduğunu keşfetmiş. Tablo detaylı okunduğunda perakende sektörü için etkili bir pazarlama stratejisi kurgulayacak kadar önemli içgörtüler çıkarmaya müsait.
Perakende sektöründe olduğu gibi Seyahat sektöründe de arama motoru en çok tercih edilen ve en etkili temas noktalarından birisi konumunda. Seyahat sektöründe iseniz dijital kanallarınıza pandemi sonrası dönemde de oldukça fazla yatırım yapmanız lazım.
Seyahat sektöründe yer alıyorsanız bu dönemde neler yapılabilir?
Öncelike talebi arttırmaya yönelik ürün ve hizmetinizi optimize etmeniz gerekiyor.
Mesela;
Müşterilerinize esnek seyahat poliçeleri ve esnek paketler sunabilirsiniz.
Seyahat etmeye yönelik hedef kitlenizi motive edecek içerikler hazırlayabilirsiniz. Seyahat döngüsünde her şey ilham ateşinin bir kıvılcımla alevlendiği bir mikro an’da başlıyordu unutmayın.
Satınalma süreçlerinizi optimize edin. Ürün ve hizmetlerinizi satın alma niyetinde olanlar için yapabileceğiniz en iyi şey yollarını açmak olabilir. Böyle saçma cümle mi olur dediğinizi duyar gibiyim. İster inanın ister inanmayın firmalar bazen o kadar saçma satın alma süreçleri kurguluyor ki satın almak için eziyet çekiyor insan.
Müşteri deneyim haritanızı bu yeni gerçeklik çerçevesinde geliştirin diyor Google. En önemli temas noktaları olan arama motoru, web sitesi, mobil uygulama, sosyal medya kanalları gibi mecraları bu dönemde daha verimli kullanmak gerekiyor.
Google’ın “Reshape Journey” isimli raporunun devamında finans sektörü ile ilgili de önemli iç görüler bulunuyor. Detayları raporda inceleyebilirsiniz.
Kedinin Söylediği – HBR Sunumu
Pandemi döneminin en önemli kazanımlarından biri de çok kaliteli konferanslara, yayınlara oturduğumuz yerden erişebilmek olsa gerek. HBR Türkiye ekibi de bu dönemde çok değerli yayınlar yapmaya devam ediyor.
Hangi sunumda indirdiğimi hatırlamıyorum ama Kedinin Söylediği ismi ile paylaşılan önemli grafiklere de değinmeden olmaz.
Dünya Belirsizlik Endeksine göre belirsizlik oranı artmaya devam ediyor doğal olarak ancak asıl önemli olan artık yüksek belirsizliğin hayatımızın yeni gerçeği olması olsa gerek.
Belirsizlik o kadar yüksekken peki nasıl geleceğimizi planlayacağız. Stratejik planlama için belirli dönemler için taktik, strateji ve vizyonunuzu ortaya koymanız ve her yıl bu yol haritasının üstünden geçmeniz faydalı olacaktır.
Dijital dönüşümü doğru sağlayabilmek için öncelikle dijital liderlik kavramını iyice özümsememiz ve dijital liderler yetiştirmemiz lazım.
Peki ayakları üzerinde sağlam duran organizasyonlar oluşturmak için ne yapmamız lazım?
HBR bu konuda bir yandan geleceği inşa ederken diğer yandan da organizasyonu güçlendirecek bir liderlik öngörüyor.
Peki bu nasıl olacak?
Öncelikle iş tanını ve değer önerisini tekrar gözden geçirmek birinci adım. Aynı zamanda organizasyonun değer zincirini tekrar değerlendirmek ve değer zincirinde bir değişiklik varsa bunu zamanında fark edip ona göre hazırlıklı olmak gerekiyor.
Daha sonra müşterilerle tekrar onların istediği güncel kanallardan bağlantı kurulması önemli. Bir sonraki adımda ise organizasyonun bu yeni gerçeklik doğrultusunda tekrar inşa edilmesi gerekiyor.
Datanızla Bir Gün
Apple son dönem artan borsa değerinin yanısıra kişisel veri güvenliği konusunda attığı agresif (bence çok mantıklı) adımlar ile de gündeme geliyor. Verileriniz size ait. Ne yapılacağına ancak siz karar verebilirsiniz gibi çok mantıklı bir önerme sunuyor. Bu da tabi Facebook gibi bu datalar üzerine kurulmuş ana iş modeline sahip firmaların hiç de hoşuna giden bir durum değil.
Apple son dönemde reklamlarla kişisel verilerin güvenliğinin aslında önemsememiz gereken bir konu olduğuna yönelik her kesimden müşteriyi eğitmeyi de amaçlıyor aynı zamanda. Sadece reklam filmleri ile değil aynı zamanda dökümanlar da üretmiş, web sayfaları da hazırmış durumda.
Bir baba ile kızının bir günü isminde senaryolaştırılmış ve hikayeleştirilmiş bir günde hiç dijital temasta bulunmasalar bile bıraktıkları dijital izler ile tanımadıkları şirketlerdeki kendileri ile ilgili profil databaselerini nasıl zenginleştirdiklerinden bahsediyor.
Siz de detaylı olarak senaryoyu okuyabilirsiniz.
Nikola Tesla ve Akıllı Cihazlar ve Cep Telefonu Tarifi
Nikola Tesla. Bu kadar. Hayalini kurduğu ve tüm dünyayı kablosuz elektrik yayını ile saracağı kuleleri tamamlayıp hayata geçirseydi bugün nasıl bir dünyada yaşar olurduk bilmiyorum.
Medeniyet tarihine baktığımızda tüm gelişmelerin her zaman mucitleri ve dehaları destekleyecek şekilde gelişmediğini görürüz. İşte o zaman insanın aklına o soru geliyor. Ya o zaman anlaşılmış olsaydı bugün nasıl bir dünyada yaşar olurduk? Petrol odaklı olmasa gerek.
Twitter’ın ilk günlerinde bu mecrayı dünyadaki önemli gelişmeleri ve seçilmiş bilgileri başkaları ile paylaşmak için can atan insanları takip etmek ve güncel kalmak için kullanırdım. Sonradan bu mecra birileri tarafından toplum imha silahı olarak keşfedilince politize ve polarize oldu.
O ilk günlerdeki bilginin paylaşıldığı ve 140 karakter sınırına uymak için (Yakın döneme kadar 140 karakter sınırı vardı evet 🙂 akılcı cümleler kurma çabalarının yerini botlar ve çöpler aldı. Neyse ben de senelerce kullanmadım bu mecrayı aktif olarak. Son dönemde takip listemi olabildiğince güncelleyerek (temizleyerek) hala nadir eser kıvamında bilgi paylaşan hesapları takip etme çabam sürüyor. Ona rağmen arasıra takip etmediğim hesapların tweetleri RT edildiğinde veya beğenildiğinde önüme düşer düşmez hemen olumsuzluk zehrini salıyor beynime.
Neyse Vala Asfhar da uzun süredir takip ettiğim ve değerli bulduğum bilgileri paylaşan bir hesap. Nikola Tesla’nın 1926 yılında Collier’s Magazine’e vermiş olduğu röportajın bir bölümünü paylaşmış. Okuduğunda insan dehşete düşüyor. Pandemi ile dijitalin önemini yeni anlayan bir dünyaya bu teknolojilerin hiç birinin olmadığı 1926 yılında günümüzde erişemediğimiz şekli ile tarif etmesi…
Nikola Tesla ve yaptıkları, icatları, hayalleri hiçbir zaman tam anlaşılamayacak. Ne kadar üzücü.
Türkiye’deki Şirketlerin %71’i Dijitalleşti Ancak Çalışanların %66’sının Beceri Açığı Var.
Pandemi, yeni normal, dijital dönüşüm, dijitalleşme gibi kavramlar hergün zoom hatlarının, şirket koridorlarının en önemli anahtar kelimelerinden. Bu fırtınalı dönem sona erdiğinde organizasyonunuzu nasıl ayakta tutacaksınız? Nasıl yeni ayakta kalacaksınız. Tabi ki en önemli değer olan insan kaynağına değer vererek.
Global danışmanlık ve araştırma şirketi Mercer’in tüm özeti veren yukarıdaki araştırmasına bir göz attığımızda organizasyonları ayakta tutması gereken ve fırtınalı dönemde hayatına devam etmesini sağlaması gereken insan kaynaklarının bu dönemde nasıl yeni yetkinlik kazanımı ve yetkinlik geliştirme geliştirme stratejileri ile eğitilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Özet: Her 3 çalışandan 2’sinin yeni döneme ayak uydurması için beceri açığı var.
Eğitim sistemimizin endüstri 1.0 dönemine bile kalifiye işçi yetiştirip yetiştiremediğinin tartışıldığı günümüzde bu yetenek açığını şirketler kendi yöntemleri ve kaynakları ile çözmek zorunda.
Her bir şirket aynı zamanda birer okul haline gelecek. Bilginin ve eğitim materyalenin ise bu kadar sınırsınız ve ücretsize yakın olduğu başka bir dönem henüz yaşanmamış. Bu da ayrı bir çelişki olsa gerek. Ağ’da ne kadar bilgi birikirse, erişim ne kadar kolaylaşırsa insanlar o kadar az bundan faydalanıyor.
Bu hafta da çok uzattım sanırım. Birkaç konu başlığı daha vardı ancak burada noktalasam iyi olacak. 29. Hafta’yı bitirirken kalın sağlıcakla.
Kamil Mehmet Özkan
No Comments