Gerçekliğin Ötesi, Artırılmış ve Sanal Gerçeklik
Gerçeklik nedir? Gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla duyduğumuz, tattığımız ve dokunduğumuz şeyler midir? Ya uçurumdan düşmekte olan tren gerçek değilse neden gerçekmiş gibi geriliyor, kalp atış hızımız artıyor ve panikliyoruz. Ya hissettiğimiz hiçbir şey gerçek değilse? Algılarımızı manipüle edebilir miyiz? Cevabı evet. Ama bu son dönemde Facebook’u hayli zor durumda bırakan Cambridge Analitica şirketinin ve benzerlerinin yaptığı türden bir manipüle değil. Oturduğumuz yerden kurgulanmış bambaşka dünyalarda dolaşmak, seyahat etmek, kurgusal bir savaşta savaşmak, bir araç kullanmak veya telefonumuzun kamerasına baktığımızda gökyüzündeki uçağın bilgilerini, karşımızdaki kişinin Instagram’da son paylaştığı fotoğrafı görmekten bahsediyorum. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklikten.
Teknolojik cihazların gelişimi ile birlikte algıladığımız gerçekliği de bir adım öteye taşıyan teknolojiler hayatımıza girdi. Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik. Fiziksel ve çevresel sınırları aşarak yaşadığımız ve algıladığımız çevreyi değiştirmeye yönelik pek çok uygulama ve girişim hayatımıza değer katmak için bizi beklediğini iddia ediyor.
Biri gözümüzün gördüğü gerçek görüntülerin üzerine eklenen bilgi ve görüntüler ile bakıp gördüğümüz dünyayı değiştiren artırılmış gerçeklik. Diğeri de bilgisayarlarda modellenmiş gerçek veya kurgu dünya simülasyonlarının uygun ışık ortamında izlenerek sanki o dünyanın içindeymiş hissi oluşturması.
Bugün yaygın olarak oyun konsollarında kullanılan sanal gerçeklik ve akıllı telefonlara entegre edilen artırılmış gerçeklik gelecek yıllarda çok daha fazla gündemimize girecek.
Her Şey Bir Gece Oculus’la Başlamadı
Gelin sırayla bu teknolojileri inceleyelim.
Her ne kadar Google Glass projesi ile son yıllarda popülaritesini artırsa da artırılmış gerçeklik teknolojisi, bugün kullandığımız pek çok sistem ve teknolojinin temeli gibi askeri kökenli çalışmalar sonrasında hayatımıza giriyor. Head Up Display (HUD) (Başüstü Ekranları) askeri pilotların kokpitteki değerleri görmek için, piyadelerin de hem kızılötesi görüntüleri hem de diğer çevresel bilgileri görebilmeleri için kasklarına entegre edilmiş ekran özelliği olan gözlükler ile başladı. Gerçek görüntülerin üzerine işlevsel bilgi katmanlarının da eklendiği ve şeffaf ekranlar üzerinde (genelde gözlük formunda) kullanıldı. Bugün akıllı telefonların arka tarafındaki kameralar ile cep telefonları üzerinde de kullanılabiliyor. Aslında pek çoğumuzun bilim kurgu filmlerinde aşina olduğu bu formu Google ürün haline getirme çalışmalarını duyurduğunda tüm teknoloji fanlarının gündemine de girmiş oldu.
Sanal gerçeklik tarafına baktığımızda çok daha gerilere gidiyoruz. 1938 yılında “View Master” isimli ürün ilk sanal gerçeklik ürünü sayılabilir. Dürbün benzeri cihazın içine konulan filmleri ışık sayesinde izlenmesini sağlıyordu. Bu ürün yakın tarihe kadar Hac’dan hediye olarak getirdiği ve yuvarlak film şeridini çevirerek içine baktığımız oyuncak aslında.
1962 yılına geldiğimizde ise bugünlerde 4-5-6-7D kodları ile AVM’lerde çokça rastladığımız mini sinema modüllerinin atası sayabileceğimiz biz cihaz ile karşılaşıyoruz Sensorama. Morton Heiling’in tasarladığı bu cihaz görme, işitme, dokunma ve koku alma duyularına hitap eden 5 kısa film gösterebiliyordu. Heiling bu cihazı finansal destek bulamadığı için rafa kaldırmıştır. Ancak prototipinin bugün bile çalıştığı söyleniyor.
Sensoroma’dan 6 yıl sonra 1968 yılına geldiğimizde ise bugün yaygınlaşan sanal gerçeklik kasklarının atası The Sword of Democles (Demokles’in Kılıcı) ile karşılaşıyoruz. Kask demirden ve çok ağır olması sebebi ile tavandan sarkıtılarak kullanıldığı için bu ismini almış olsa gerek.
Tabi sanal gerçeklik kaskları bir yandan da askeri pilot eğitimleri için geliştiriyor ve bugün gördüğümüz kullanımı kolay formunda sanal gerçeklik kasklarını The Super Cockpit isimli proje ile 1980’lerde görüyoruz.
1990’lara geldiğimizde sanal gerçeklik oyun sektörü tarafından kullanılmaya başlandı. 1991 yılında Sega 4 oyunla birlikte tanıttığı Sega VR isimli cihazı LCD ekran ve stereo kulaklıklara sahipti ve kullanıcı kafa hareketleri ile karaktere yön verecekti. Ancak cihazın yan etkilerinden dolayı firma seri üretimden vazgeçti. Daha sonra yine Nintendo tarafından denense de bugün kullandığımız formda sanal gerçeklik 2010 yılında Oculus Rift ile hayatımıza girdi. Daha farklı firmalar tarafından geliştirilmiş versiyonları piyasa sürülmeye devam etti. Sanal gerçeklik tarafında yine Google’ın geliştirdiği, üretim maliyeti hayli düşük olan Google Cardboard’dan bahsetmek gerek. Kendin yap konsepti ile üretilen Cardboard pek çok firma tarafından pazarlama amaçlı kullanıldı. The New York Times gazetesi geliştirdiği sanal gerçeklik haber uygulamasını görüntülemek için okurlarına bu gözlüğü ücretsiz dağıttı. Pek çok kullanıcının sanal gerçeklikle tanışması Google Cardboard ile oldu.
Savunma ve Eğlence, Her Teknolojinin Anası
Hem sanal gerçeklik hem de artırılmış gerçeklik bugünkü formuna kavuşmasını birbirinden bağımsız iki sektöre borçlu: savunma ve eğlence. Ancak internette olduğu gibi bu teknolojileri farklı ve faydalı amaçlar için kullanabiliriz.
Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik birbirinin tamamlayıcı fonksiyonlarda kullanılabilir. Örneğin cerrahlar önceden hazırlanmış senaryolarda önemli tekrarı olmayan durumlara karşı hazırlıklı olmak, pratik yapmak ve eğitim amaçlı olarak sanal gerçeklik ortamlarını kullanabilir. Bilgisayar ortamında gerçek dünyaya benzer oluşturulan ortamda defalarca operasyonu pratik yapabilirler. Sonrasında gerçek ameliyata geçip çok gerçekleştirirken de artırılmış gerçeklik ile hastaya ait tüm verileri görebilirler.
Okullarda coğrafya, biyoloji, kimya gibi derslerde de sanal gerçeklik ortamlarından etkili şekilde faydalanılabilir. Üretim maliyetlerinin düşmesi, içerik üretmenin ve dağıtmanın kolaylaşması ile birlikte önümüzdeki dönemde okullarda çok daha fazla göreceğiz.
Pazarlama Dünyası Gerçekliğin Ötesine Geçiyor
Pazarlama dünyası da her iki teknolojiye kayıtsız kalmadığı gibi yaygınlaşması için büyük katkılarda bulunmaya devam etmektedir. Bugün konaklama, seyahat, emlak sektöründe yoğun olarak sanal gerçeklik ürünleri kullanılmakta, müşterilere satın alacakları ev oraya gitmeden gösterilmekte, tatile gittiklerinde kendilerini nelerin beklediği veya uçuşlarında hangi konfor özellikleri bulunduğu oluşturulan sanal gerçeklik ortamları ile deneyimletilmektedir.
Artırılmış gerçeklik tarafında Apple’ın da cihazlarına bu özelliği entegre etmesi ile birlikte markalarda hareketlilik başlamıştır. Evinize satın almayı düşündüğünüz mobilyanın o köşede nasıl duracağını satın almaya gitmeden önce görebilir, renk ve model kombinasyonlarını deneyebilirsiniz. Veya satın almak istediğiniz bir kıyafeti henüz denem kabinine gitmeden arttırılmış teknoloji ile üzerinizde nasıl göründüğünü görebilirsiniz.
Artırılmış görüntü özelliği olan gözlük sporcular tarafından da kullanılıyor. Kayak sporu ile uğraşanlar için özel geliştirilmiş gözlükler ile sporcu sahip olması gereken verileri bir yerde görebilmektedir. Yine motorsiklet kullanıcıları arttırılmış gerçeklik özelliği olan kasklar kullanarak daha güvenli bir sürüş yapabiliyorlar.
Her iki teknoloji de her geçen gün hızlı şekilde yaygınlaşıp ilerlerken farklı sorunları da yanına getiriyor: mahremiyet. İnsanlık tarihinde hiç olmadığı kadar açık, kendimize ait bilgileri farkında olarak veya olmayarak paylaştığımız bir dönemde yaşıyoruz. Peki arttırılmış gerçeklik özellikli bir gözlük yaygınlaştığında kendimizi ne kadar güvende hissedeceğiz. Google Glass projesi üzerinde çalıştığı dönemde en çok bu sorun gündeme gelmişti. Ve basit bir çözümü yok.
Diğer yandan sanal gerçeklik ile gerçek hayatta olmayan ortamlar oluşturup kendilerine hayallerindeki gibi sanal ortamlar kuran kullanıcılar oyundan çıkıp gerçek hayata döndüklerinde nasıl bir hayal kırıklığı ve tatminsizlikle karşılaşacaklar.
Nereye Gidiyor?
Hem sanal gerçeklik hem de arttırılmış gerçeklik üzerine yazılmış ve filme çekilmiş pek çok distopik film bulunuyor. Yine bu yönde hazırlanan Black Mirror filminde konu edilen insanların sosyal puanlarının olduğu ve arttırılmış özellikli çipleri ile herkesin birbirinin sosyal puanını gördüğü ve ona göre davrandığı bir bölüm geçtiğimiz günlerde Çin’de gerçek oldu. Metro İstasyonunda görevli Çin polisi takmış olduğu arttırılmış gerçeklik gözlük ve yüz tanıma özelliği sayesinde kalabalık içerisinde arananlar listesindeki kişileri kolayca tespit edebilecek. Diğer yandan yine Çin tüm vatandaşlarına sosyal puan vermeyi ve ileride puanı düşük olanlara uçak ve tren bileti sattırmamayı planlıyor.
Her teknolojinin doğasında insan hayatını kolaylaştırırken aynı zamanda başka şeyleri yıkmakta var. Sanayi devrimi sonrasında geliştirilen teknolojiler ile doğayı büyük ölçüde tahrip ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Diğer yandan duyuları manipüle etmeye yönelik geliştirilen bu iki teknoloji ile de insan aklının ve ruhunu da yıkar mıyız bunu gelecek gösterecek.
Kamil Mehmet Özkan
(Bu yazı Çerçeve Dergisi için hazırlanmıştır.)
No Comments