Bu Hafta Okuduklarımdan Aklımda Kalanlar 4
Okuduklarımdan aklımda kalanları not olarak yayınladığım seride 4. Haftaya geldik. Zaman çok hızlı geçiyor. Farkında olmasak da, çok basit gelse de elimizdeki en değerli sermayelerden biri.
Bu hafta China Today ile başlıyoruz. Başlık çok açık. Köylü Devrimi Başladı. Pandemi ile birlikte hepimizin üzerinden ortaklaşa olarak antat kaldığı, sanayi devrimi ile birlikte insanlar köylerden kente göç ettiler. Doğayı terk ettiler. Ve sonra hikaye bizi buralara kadar getirdi derken yükselen dünya devi Çin tarafında köyler ve köylüler üzerine kurgulanmış bir kalkınma planından bahsediyor.
Doğal kaynakların tükendiği, endüstriyel gıdaların ve yapay yaşamların hem sağlığımızı hem de ruhumuzu derinden etkilediği, metropollerin yaşam stresinin hepimizi hızlı yaşlandırdınız günümüzde külaha çok hoş gelen cümleler. Köyler, kalkınma, sanatın köylere taşınması ve üretimin dönmesi. Bunların çoğu benim temennilerimden oluşuyor tabi. Yoksa 80’lerde köy olan Şangay beni, en çok etkileyen metropollerden biri olmuştu Çin’de.Hem de 30 senede.
Brandage dergisinde ilginç bir köşe var. Portfolyo Stalker. Stalking, kabaca uzaktan takip etme, gözetim altına alma diyeyim gündelik hayatın sosyal medya kullanım amaçlarından biri. Bu köşede de dünyanın farklı coğrafyalarından ajanslar ele alınıyor sanırım. Bu ay ki yazıya Gut isimli Cannes şampiyona bir ajans ele alınmış.
Benim bu yazıdan çıkardığım ders ise yöneticisinin işler, ödüller ve ekip hakkında şirketinin vizyonunu açıkladığı şu sözler;
“Bizim için önce ekibimiz, sonra fikirler, en son da markalar gelir. Mutlu ekipleri bir araya getiren insanlarla iyi fikirler buluruz, iyi fikirler de markalarımızı mutlu eder. Biz markaları en son düşünen ajansız.”
Tabi bu iddialı cümleyi kurabilmek için belli bir vizyon çerçevesinde elde edilmiş ve kanıtlanmış başarılar söz konusu. Sonuna kadar bu modeli,n işleyeceğinin altına ben de imza atarım. Türkiye’de mevcut durumda potansiyel müşterilerin %95’i anlamayıp ilk etapta çizse de kalan %5’lik hayal kuranlar ile güzel işler yapılır. Nitekim zaman zaman bu oranı geçmeyecek şekilde görüyoruz bu işleri de.
Fast Company Türkiye Haziran/Temmuz sayısında Adam Grant’ın meraklı, sorgulayan yeni lider kavramı çerçevesinde yeni dünya düzeninde (çok havalı geliyor evet bu söylem 🙂 yeni liderlerin nasıl olması gerektiğine, iyisiyle kötüsüyle örnek vererek açıklıyorlar.
Sadece işler yolunda gitmediği zaman değil, işler yolunda gidiyormuş gibi göründüğünde bile yeniden düşünen, durum değerlendirmesi yapan liderler her zaman başarılı oluyor. HBR’nin çok sevdiği Çeviklik ve Dayanıklılık (Resillience) özellikler bu şekilde tam kapasite çalışıyor.
Bugüne kadar doğru olanlar ve sizi bu noktaya taşıyan gerçekler bir adım sonraya taşıyamayabilir. İşte bu noktada iş modelini, ürününüzü, bulunduğunuz pazar tekrar ele almalısınız. Ele aldığınızda ya kırmızı okyanusta olduğunuzu fark edecek, kendinize yeni mavi okyanuslar bulacaksınız, ya tıkanmış noktaları keşfedip ürün ve hizmetlerinizin ilerlemesini sağlayacaksınız. Ya da sizi yok etmeye gelen yıkıcı bir inovasyonu fark edip ya önünde durmadan o trene katılacaksınız veya siz de rotanızı değiştireceksiniz.
Yeniden düşünmek, tevazu ile dinlemeyi, yeniden öğrenmeye açık olmayı gerektiriyor özetle. Adam Grant’e bu konuda daha derin kulak vermemiz gerekiyor.
Aslında notlarım daha geniş ama bu haftalık burada kesmek durumundayım. Önümüzdeki hafta görüşmek üzere.
No Comments